Mersin’de meslektaşını öldüren doktordan mahkemede ilginç savunma

Mersin’de meslektaşını öldüren doktordan mahkemede ilginç savunma

Mersin’de meslektaşını öldüren doktordan mahkemede ilginç savunma

Mersin’de Mezitli ilçe Sağlık Müdürlüğü'nde görevli Dr. Ahmet Dikmen’i, görevi başında pompalı tüfekle vurarak öldüren Dr. Hasan Çayır’ın yargılanmasına başlandı. Tutuklu yargılanan Dr. Hasan Çayır, “Ben olayın nasıl olduğunu hatırlamıyorum, olaya ilişkin öldürme kelimesi kullanılınca midem bulanıyor, olay nasıl oldu, bilmiyorum” dedi.

Mersin 3'ncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanık Dr. Hasan Çayır, tutuklu bulunduğu Kayseri Seydişehir Kapalı Cezaevinden SEGBİS bağlantısı kurularak katıldı. Ayrıca, Dr. Ahmet Dikmen'in kardeşleri Adnan ve Durmuş Dikmen ile taraf avukatları da duruşmada hazır bulundu.

“OLAYIN NASIL OLDUĞUNU HATIRLAMIYORUM”

Duruşmada ilk olarak sanık Dr. Hasan Çayır, dinlendi. Dr. Çayır, hazırlık soruşturması sırasında verdiği ifadesinin doğru olduğunu belirterek, şöyle dedi:

“Ben olayın nasıl olduğunu hatırlamıyorum, olaya ilişkin öldürme kelimesi kullanılınca midem bulanıyor, olay nasıl oldu, bilmiyorum. Ancak maktul beni hep hor gördü, hakir gördü. ‘Senin yerin depo yanındır' şeklinde söz söylüyordu, deponun yanında çöpleri attığımız bir yer vardı, orayı gösteriyordu. ‘Senin yerin orası' diyordu.

Kendisi sporcu imiş, karateci imiş, benim üzerime de yürümüştü, beni dövmeye kalkmıştı, sürekli olarak beni incitiyordu, ‘Sana burada yaşam hakkı yok' diyordu. Ben Osmaniyeli olduğum için Gaziantep ve Osmaniye'ye ilişkin zaman zaman olaylar anlatıp küfür ediyordu, ‘Buralardan adam çıkmaz' diyordu.

Haksız yere benim hakkımda tutanaklar tutuyordu, bana bu şekilde baskı uygulaması sebebiyle ben maktulün beni öldüreceğini düşündüm, beni öldürmekle ilgili planlar yapıyordu.

Beni meslekten soğuttu. Olay günü ne yaptığımı bilemiyorum, hatırlamıyorum, son günlerde kimsenin yüzüne bakamıyordum, ben şizofreni hastasıyım, 10 yıl önce şizofren olduğum tespit edilmişti.

Emekliye sevk edilecektim ancak nasıl olduysa o rapor işleme konmamış, Adana ve Samsun Ruh sağlığı hastanelerinde Mersin Üniversitesi hastanesinde şizofren olduğuma dair raporlar verilmişti. En son Kayseri hastanesinde de rapor verildi. Olaya ilişkin bir şey diyemiyorum, hatırlamıyorum.”

“SEN NASIL DOKTORLUK YAPTIN?”

Sanığın savunmasından sonra söz alan Dikmen ailesinin avukatı Erşan Sarı sanığa bir dizi soru yöneltti. Dr. Hasan Çayır'ın “Şizofreni hastasıyım” sözlerini hatırlatan avukatı Erşan Sarı,

“Hasta olduğunu cezai ehliyetinin olmadığını söylüyorsun. 10 yıldır böyle diyorsun. Peki, sen nasıl doktorluk yaptın, yaptırdılar, birçok olay yaratmış ve soruşturma geçirmişsin, nasıl sorumlu hekim yapıldın?

Adana'da cezai ehliyetin olmadığı söylendiğinde ne işlem yapıldı ve sen o boşta kaldığın zaman ne iş yaptın? Nasıl geçimini temin ettin? Rahmetlinin seni hakir gördüğünü memleketini söyleyip kötü söz söylediğini söylüyorsun. Rahmetli de senin gibi başka bir memleketin çocuğuydu. Böyle bir şeyi neden yapsın?”

“MASAMIN VE SANDALYEMİN YERİNİ DEĞİŞTİRİYORDU”

Sanık Dr. Hasan Çayır ise sorulara ilişkin şu yanıtı verdi:

“2006-2007 yıllarında Sarız’da doktorluk yapıyordum, yargılama konusu hatırlamıyorum, ben olayın olduğu sağlık kuruluşuna ilçe sağlık müdürlüğünden 1 sene önce görevlendirilmiştim, bir yıldır çalışıyorum, ben gittiğimde Ahmet Dikmen orada çalışıyordu, oranın sorumlusu idi, sonra Kıbrıs’a gitti.

Oranın sorumlusu ben olmuştum, ancak ben sorumlu olduğum halde kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu, beni hakir görüyordu. Masanın sandalyelerin yerlerini değiştiriyordu. Bana çöpün orayı göstererek ‘Senin yerin orası' diyordu.

Kıbrıs’a gitmeden önce herhangi bir olay aramızda olmadı. Zaten ben yeni gelmiştim. Hiç bir şeye sesimi de çıkarmıyordum. Ben sorumlu olduktan sonra ise halen kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu.

Hatta benim çay demlemek için ısıtıcım vardı, onu fişten çıkartıp atmıştı. Barız’daki dosya kapsamında bana cezai ehliyetim olmadığına dair rapor verildiğinde benim işe gitmeme problemlerim olmaya başlamıştı.

Bana izin verilmişti, aynı zamanda tedavi de görüyordum, bir yıl kadar işten ayrıldım, sonra özel bir sağlık kuruluşunda bir müddet çalıştım, daha sonra devlete geriye döndüm, cezai ehliyetimin olduğuna dair tekrar bir rapor almadım, o şekilde işe başladım.

Ahmet Dikmen geçici görevle Kıbrıs'tan döndükten sonra halen ben sorumlu hekimdim, bana sorumlu hekimlikten alındığıma dair herhangi bir yazı gelmedi.”

TANIKLAR DA DİNLENDİ

Duruşmada daha sonra tanıklar dinlendi. Dinlenen tanıklar olaya ilişkin şunları söyledi:

İrem Bereket:

“Suç tarihinde sağlık ocağındaydım. Sabah maktul Ahmet Dikmen ile birlikte sağlık ocağında kahve içtik, sonrasında benim orada işim yoktu, ben odadan bahçeye çıktım, bankta oturuyordum. Ahmet Dikmen de kendi odasındaydı. Dışarı çıktığımda sanık Hasan Çayır da dışarıdaydı.

Sonrasında arabasına doğru yöneldi. Ben içimden ‘Ne güzel bugün bir olay çıkmadan bir şey olamadan gidiyor' diye geçirdim. Sanık arabasından tüfek aldı ve koşarak içeriye girdi. İçeriden iki el silah sesi geldi, ben korkudan içeriye girememiştim.

Bizim sağlık kuruluşunun sorumlu hekimi hem maktül hem de sanıktı. O gün taraflar ağız münakaşası yapmışlardı. Hasan Çayır’ın çay demlemekte kullandığı kettle vardı, içinde sıcak su vardı, Hasan Çayır, Ahmet Dikmen’e kettledaki suyu dökmeye yeltendi.

Araya kişiler girdi, kavgayı ayırdılar, bu kettle olayında Hasan Çayır Ahmet Dikmen’eada sağlık ocağının bahçesinde sigara içiyordu, elinde silahı ile bir müddet bahçede turladı, sonrasında silahını arabasına bıraktı, daha sonra bir sigara daha içip yürümeye başladı, daha sonra polisler sanığı küfür etmişti, ben sağlık ocağında Ahmet Dikmen’in Hasan Çayır’a küfür ettiğini hiç duymadım, ben maktul Ahmet Dikmen’in sanık Hasan Çayır’a yönelik hor görücü kötü bir davranışını görmedim, kötü davrandığını görmedim.”

Hülya Gül:

“Suç tarihinde sabah işe gelmiştik, ben Suriyeli bir hemşire arkadaş ve maktul Ahmet Dikmen bebek izlem odasında oturup, günlük işlerden konuşuyorduk. Bu sırada sanık Hasan Çayır geldi, ‘Günaydın' dedi, selam verdi, içeriye baktı, çıktı. Sonra yine içeriye baktı ve dışarıya çıktı, arabasını zaten sağlık ocağının önüne park ediyordu, daha sonra elinde bir silah ile içeriye girdi, maktul Ahmet Dikmen’e silahla bir el ateş etti, daha sonra dışarıya çıktı.

Tekrar içeriye girip bir el daha maktule yönelik ateş etti, bu sırada ben ve hemşire arkadaşım korkudan masanın altına girmiştik, daha sonra sanık dışarıya çıktı, ben 112’yi aradım, olay bu şekilde oldu. Ben maktulün sanığa yönelik onu aşağılayıcı bir cümle kurduğunu veya tavır sergilediğini görmedim.”

Helin Dal:

“Ben olayın vuku bulduğu sağlık merkezinde hemşire olarak görev yaparım, suç tarihinde sağlık merkezinde değildim, olayı ilişkin bir görgüm yoktur, ancak olaydan daha önceki bir tarihte ben de sağlık ocağında iken sanık ile maktul odada tartışıyorlardı, tartışma sesleri üzerine ben içeriye girdim, girdiğimde sanık Hasan’ın elinde içinde sıcak su olan kettle vardı ve maktul Ahmet Dikmen’e doğru fırlatacaktı, araya ben ve iki personel arkadaşım girince bunu yapamamıştı, ayrıca bu esnada sanık maktule yönelik tehditler de savuruyordu, ancak ne dediğini tam olarak hatırlamıyorum, ayrıca sanık Hasan Çayır bana karşı da hakaret içerikli sözler söylerdi.

Hasan Çayır zaten genel olarak bütün personellere hakaret ederdi. Ben maktulün sanığa yönelik herhangi bir eylemine tanık olmadım, ben maktulün sanığa yönelik onu aşağılayıcı bir cümle kurduğunu veya tavır sergilediğini görmedim, bizim sağlık ocağının sorumlu hekimi maktul Ahmet Dikmen ve sanık Hasan Çayır idi, suç tarihlerinde bilgisayar sistemi üzerinde sorumlu hekim resmi olarak Hasan Çayır görünüyordu.”

“NASIL DOKTORLUK YAPTIRMIŞLAR?”

Tanıkların beyanından sonra Müştekiler Vekili Av. Erşan Sarı’dan, bir diyeceğinin olup olmadığı soruldu. Avukat, Sarı şunları söyledi:

“Tanık beyanlarındaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz, sanığın savunmalarını da kabul etmiyoruz, kendisi akli dengesi yerinde değildir rolü yapmaktadır. Eğer 2006-2007 yıllarında akli melekeleri yerinde olmadığına dair rapor almış ise bu aşamaya kadar bu kişi bu mesleğini nasıl sürdürebilmiştir?

Toroslar ilçe sağlık müdürünün yakasına yapışıp darp etmesine rağmen, nasıl olur da suça konu sağlık ocağında sorumlu hekim olarak atanır, bu kişinin arkasında anladığımız büyük bir dayısı var ki onu korumaktadır. Kamera kayıtları, tanık beyanları ve dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın eylemini soğukkanlılıkla tasarlayarak gerçekleştirdiği açıktır, olayda ilçe sağlık müdürlüğünün de kabahati bulunmaktadır, sanığın cezalandırılmasını talep ederiz.”

DURUŞMADA İLGİNÇ DİYALOGLAR YAŞANDI

Bu arada duruşmada ilginç diyaloglar da yaşandı. İhmallerin, kusurlu görev yapmaların, görevini kötüye kullananların, meydana getirdiği olayda mahkeme başkanı şaşkınlıkla tanıkları dinledi ve zaman zaman “Böyle bir devlet kurumu nasıl olur. Bir yerde iki başlılık olur mu, nasıl bir ciddiyetsizlik” gibi tepkiler gösterdi. Mahkeme Başkanı sanık Dr. Hasan Çayır'a, “Sizin orada iki ayrı sorumlu hekim mi vardı, böyle şey nasıl olur? İlçe müdürü bu olaydan sonra halen orada aynı ilçe müdürü mü?” diyerek şaşkınlığını gizleyemedi. Avukat Erşan Sarı ise, konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Sağlık Müdürlüğü Dallas gibi, kimin kiminle olduğu belli değil. Hukuk, yasa, kanun tanımayan bir çalışma sergileniyor, bizde suç duyurumuzu yaptık. Bir kişiye soruşturma izni verilirken kabahati kusuru ve ihmali olan çok sayıda memur ve sıralı amirler korunmuşlar onları da içine katıp belgeleri ile idare kurulu aracılığıyla bölge idare mahkemesine itiraz yaptık. Hatta Savcılık makamı da itiraz yaptı.”

Duruşmada görüşü sorulan iddia makamı savcı, sanık Dr.Hasan Çayır'ın tutukluluk halinin devamını, eksikliklerin giderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti de sanığın tutukluluk halinin devamını karar vererek eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

Mezitli Güçlendirilmiş Göçmen Sağlığı Merkezi’nde 20 Ekim 2021'de meydana gelen olayda Dr. Hasan Çayır, ‘disiplinsizlik' nedeniyle hakkında tutanak tuttuğu Sağlık Merkezi Sorumlusu Dr. Ahmet Dikmen'in odasına giderek, kapıda bekleyen aracından aldığı pompalı tüfekle Dr. Ahmet Dikmen'in üzerine rast gele ateş ederek ölümüne neden oldu.

“Ben olayın nasıl olduğunu hatırlamıyorum, olaya ilişkin öldürme kelimesi kullanılınca midem bulanıyor, olay nasıl oldu, bilmiyorum. Ancak maktul beni hep hor gördü, hakir gördü. ‘Senin yerin depo yanındır' şeklinde söz söylüyordu, deponun yanında çöpleri attığımız bir yer vardı, orayı gösteriyordu. ‘Senin yerin orası' diyordu.

Kendisi sporcu imiş, karateci imiş, benim üzerime de yürümüştü, beni dövmeye kalkmıştı, sürekli olarak beni incitiyordu, ‘Sana burada yaşam hakkı yok' diyordu. Ben Osmaniyeli olduğum için Gaziantep ve Osmaniye'ye ilişkin zaman zaman olaylar anlatıp küfür ediyordu, ‘Buralardan adam çıkmaz' diyordu.

Haksız yere benim hakkımda tutanaklar tutuyordu, bana bu şekilde baskı uygulaması sebebiyle ben maktulün beni öldüreceğini düşündüm, beni öldürmekle ilgili planlar yapıyordu.

Beni meslekten soğuttu. Olay günü ne yaptığımı bilemiyorum, hatırlamıyorum, son günlerde kimsenin yüzüne bakamıyordum, ben şizofreni hastasıyım, 10 yıl önce şizofren olduğum tespit edilmişti.

Emekliye sevk edilecektim ancak nasıl olduysa o rapor işleme konmamış, Adana ve Samsun Ruh sağlığı hastanelerinde Mersin Üniversitesi hastanesinde şizofren olduğuma dair raporlar verilmişti. En son Kayseri hastanesinde de rapor verildi. Olaya ilişkin bir şey diyemiyorum, hatırlamıyorum.”

“SEN NASIL DOKTORLUK YAPTIN?”

Sanığın savunmasından sonra söz alan Dikmen ailesinin avukatı Erşan Sarı sanığa bir dizi soru yöneltti. Dr. Hasan Çayır'ın “Şizofreni hastasıyım” sözlerini hatırlatan avukatı Erşan Sarı, 

“Hasta olduğunu cezai ehliyetinin olmadığını söylüyorsun. 10 yıldır böyle diyorsun. Peki, sen nasıl doktorluk yaptın, yaptırdılar, birçok olay yaratmış ve soruşturma geçirmişsin, nasıl sorumlu hekim yapıldın?

Adana'da cezai ehliyetin olmadığı söylendiğinde ne işlem yapıldı ve sen o boşta kaldığın zaman ne iş yaptın? Nasıl geçimini temin ettin? Rahmetlinin seni hakir gördüğünü memleketini söyleyip kötü söz söylediğini söylüyorsun. Rahmetli de senin gibi başka bir memleketin çocuğuydu. Böyle bir şeyi neden yapsın?”

“MASAMIN VE SANDALYEMİN YERİNİ DEĞİŞTİRİYORDU”

Sanık Dr. Hasan Çayır ise sorulara ilişkin şu yanıtı verdi:

“2006-2007 yıllarında Sarız’da doktorluk yapıyordum, yargılama konusu hatırlamıyorum, ben olayın olduğu sağlık kuruluşuna ilçe sağlık müdürlüğünden 1 sene önce görevlendirilmiştim, bir yıldır çalışıyorum, ben gittiğimde Ahmet Dikmen orada çalışıyordu, oranın sorumlusu idi, sonra Kıbrıs’a gitti.

Oranın sorumlusu ben olmuştum, ancak ben sorumlu olduğum halde kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu, beni hakir görüyordu. Masanın sandalyelerin yerlerini değiştiriyordu. Bana çöpün orayı göstererek ‘Senin yerin orası' diyordu.

Kıbrıs’a gitmeden önce herhangi bir olay aramızda olmadı. Zaten ben yeni gelmiştim. Hiç bir şeye sesimi de çıkarmıyordum. Ben sorumlu olduktan sonra ise halen kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu.

Hatta benim çay demlemek için ısıtıcım vardı, onu fişten çıkartıp atmıştı. Barız’daki dosya kapsamında bana cezai ehliyetim olmadığına dair rapor verildiğinde benim işe gitmeme problemlerim olmaya başlamıştı.

Bana izin verilmişti, aynı zamanda tedavi de görüyordum, bir yıl kadar işten ayrıldım, sonra özel bir sağlık kuruluşunda bir müddet çalıştım, daha sonra devlete geriye döndüm, cezai ehliyetimin olduğuna dair tekrar bir rapor almadım, o 

şekilde işe başladım.

Ahmet Dikmen geçici görevle Kıbrıs'tan döndükten sonra halen ben sorumlu hekimdim, bana sorumlu hekimlikten alındığıma dair herhangi bir yazı gelmedi.”

TANIKLAR DA DİNLENDİ

Duruşmada daha sonra tanıklar dinlendi. Dinlenen tanıklar olaya ilişkin şunları söyledi:

İrem Bereket:

“Suç tarihinde sağlık ocağındaydım. Sabah maktul Ahmet Dikmen ile birlikte sağlık ocağında kahve içtik, sonrasında benim orada işim yoktu, ben odadan bahçeye çıktım, bankta oturuyordum. Ahmet Dikmen de kendi odasındaydı. Dışarı çıktığımda sanık Hasan Çayır da dışarıdaydı.

Sonrasında arabasına doğru yöneldi. Ben içimden ‘Ne güzel bugün bir olay çıkmadan bir şey olamadan gidiyor' diye geçirdim. Sanık arabasından tüfek aldı ve koşarak içeriye girdi. İçeriden iki el silah sesi geldi, ben korkudan içeriye girememiştim.

Bizim sağlık kuruluşunun sorumlu hekimi hem maktül hem de sanıktı. O gün taraflar ağız münakaşası yapmışlardı. Hasan Çayır’ın çay demlemekte kullandığı kettle vardı, içinde sıcak su vardı, Hasan Çayır, Ahmet Dikmen’e kettledaki suyu dökmeye yeltendi.

Araya kişiler girdi, kavgayı ayırdılar, bu kettle olayında Hasan Çayır Ahmet Dikmen’eada sağlık ocağının bahçesinde sigara içiyordu, elinde silahı ile bir müddet bahçede turladı, sonrasında silahını arabasına bıraktı, daha sonra bir sigara daha içip yürümeye başladı, daha sonra polisler sanığı küfür etmişti, ben sağlık ocağında Ahmet Dikmen’in Hasan Çayır’a küfür ettiğini hiç duymadım, ben maktul Ahmet Dikmen’in sanık Hasan Çayır’a yönelik hor görücü kötü bir davranışını görmedim, kötü davrandığını görmedim.”

Hülya Gül:

“Suç tarihinde sabah işe gelmiştik, ben Suriyeli bir hemşire arkadaş ve maktul Ahmet Dikmen bebek izlem odasında oturup, günlük işlerden konuşuyorduk. Bu sırada sanık Hasan Çayır geldi, ‘Günaydın' dedi, selam 

verdi, içeriye baktı, çıktı. Sonra yine içeriye baktı ve dışarıya çıktı, arabasını zaten sağlık ocağının önüne park ediyordu, daha sonra elinde bir silah ile içeriye girdi, maktul Ahmet Dikmen’e silahla bir el ateş etti, daha sonra dışarıya çıktı.

Tekrar içeriye girip bir el daha maktule yönelik ateş etti, bu sırada ben ve hemşire arkadaşım korkudan masanın altına girmiştik, daha sonra sanık dışarıya çıktı, ben 112’yi aradım, olay bu şekilde oldu. Ben maktulün sanığa yönelik onu aşağılayıcı bir cümle kurduğunu veya tavır sergilediğini görmedim.”

Helin Dal:

“Ben olayın vuku bulduğu sağlık merkezinde hemşire olarak görev yaparım, suç tarihinde sağlık merkezinde değildim, olayı ilişkin bir görgüm yoktur, ancak olaydan daha önceki bir tarihte ben de sağlık ocağında iken sanık ile maktul odada tartışıyorlardı, tartışma sesleri üzerine ben içeriye girdim, girdiğimde sanık Hasan’ın elinde içinde sıcak su olan kettle vardı ve maktul Ahmet Dikmen’e doğru fırlatacaktı, araya ben ve iki personel arkadaşım girince bunu yapamamıştı, ayrıca bu esnada sanık maktule yönelik tehditler de savuruyordu, ancak ne dediğini tam olarak hatırlamıyorum, ayrıca sanık Hasan Çayır bana karşı da hakaret içerikli sözler söylerdi.

Hasan Çayır zaten genel olarak bütün personellere hakaret ederdi. Ben maktulün sanığa yönelik herhangi bir eylemine tanık olmadım, ben maktulün sanığa yönelik onu aşağılayıcı bir cümle kurduğunu veya tavır sergilediğini görmedim, bizim sağlık ocağının sorumlu hekimi maktul Ahmet Dikmen ve sanık Hasan Çayır idi, suç tarihlerinde bilgisayar sistemi üzerinde sorumlu hekim resmi olarak Hasan Çayır görünüyordu.”

“NASIL DOKTORLUK YAPTIRMIŞLAR?”

Tanıkların beyanından sonra Müştekiler Vekili Av. Erşan Sarı’dan, bir diyeceğinin olup olmadığı soruldu. Avukat, Sarı şunları söyledi:

“Tanık beyanlarındaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz, sanığın savunmalarını da kabul etmiyoruz, kendisi akli dengesi yerinde değildir rolü yapmaktadır. Eğer 2006-2007 

yıllarında akli melekeleri yerinde olmadığına dair rapor almış ise bu aşamaya kadar bu kişi bu mesleğini nasıl sürdürebilmiştir?

Toroslar ilçe sağlık müdürünün yakasına yapışıp darp etmesine rağmen, nasıl olur da suça konu sağlık ocağında sorumlu hekim olarak atanır, bu kişinin arkasında anladığımız büyük bir dayısı var ki onu korumaktadır. Kamera kayıtları, tanık beyanları ve dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın eylemini soğukkanlılıkla tasarlayarak gerçekleştirdiği açıktır, olayda ilçe sağlık müdürlüğünün de kabahati bulunmaktadır, sanığın cezalandırılmasını talep ederiz.”

DURUŞMADA İLGİNÇ DİYALOGLAR YAŞANDI

Bu arada duruşmada ilginç diyaloglar da yaşandı. İhmallerin, kusurlu görev yapmaların, görevini kötüye kullananların, meydana getirdiği olayda mahkeme başkanı şaşkınlıkla tanıkları dinledi ve zaman zaman “Böyle bir devlet kurumu nasıl olur. Bir yerde iki başlılık olur mu, nasıl bir ciddiyetsizlik” gibi tepkiler gösterdi. Mahkeme Başkanı sanık Dr. Hasan Çayır'a, “Sizin orada iki ayrı sorumlu hekim mi vardı, böyle şey nasıl olur? İlçe müdürü bu olaydan sonra halen orada aynı ilçe müdürü mü?” diyerek şaşkınlığını gizleyemedi. Avukat Erşan Sarı ise, konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Sağlık Müdürlüğü Dallas gibi, kimin kiminle olduğu belli değil. Hukuk, yasa, kanun tanımayan bir çalışma sergileniyor, bizde suç duyurumuzu yaptık. Bir kişiye soruşturma izni verilirken kabahati kusuru ve ihmali olan çok sayıda memur ve sıralı amirler korunmuşlar onları da içine katıp belgeleri ile idare kurulu aracılığıyla bölge idare mahkemesine itiraz yaptık. Hatta Savcılık makamı da itiraz yaptı.”

Duruşmada görüşü sorulan iddia makamı savcı, sanık Dr.Hasan Çayır'ın tutukluluk halinin devamını, eksikliklerin giderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti de sanığın tutukluluk halinin devamını karar vererek eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

Mezitli Güçlendirilmiş Göçmen Sağlığı Merkezi’nde 20 Ekim 2021'de meydana gelen olayda Dr. Hasan Çayır, ‘disiplinsizlik' nedeniyle hakkında tutanak tuttuğu Sağlık Merkezi Sorumlusu Dr. Ahmet Dikmen'in odasına giderek, kapıda bekleyen aracından aldığı pompalı tüfekle Dr. Ahmet Dikmen'in üzerine rast gele ateş ederek ölümüne neden oldu.

Kaynak sözcü